Türkiye’de ekonomi öyle bir noktaya geldi ki, artık grafiklere değil; grafikleri çizen ekonomistlerin psikolojisine bakmak daha anlamlı hale geldi. En azından onların iniş çıkışları daha stabil. Geçen gün markete girdim, fiyat etiketleri benden hızlı koşuyor. Raf görevlisi etiketi değiştirirken bana dönüp, “Ergün Abi sen ne arıyorsun? Ona göre hızlanayım.” dedi. Sanki Mario Kart oynuyoruz, muz kabuğu fırlatacağım fiyatlar düşecek. Tabii ekonomi yönetimi sürekli açıklama yapıyor.
“Enflasyon düşecek.” Düşecek de nereye düşecek? Kafasına göre salınan bir serbest düşüş mü bekliyoruz yoksa planlı programlı bir iniş mi… Şu anki tempo ile enflasyonun paraşüt açmadan atladığını söyleyebiliriz. Merkez Bankası faiz açıklayınca, ekonomistler ekrana kilitleniyor. Faiz arttı mı düştü mü derken, halk olarak tek derdimiz, o sırada doların sekiz saniye içinde yaptığı jimnastik hareketlerini takip etmek. Doları izlerken spiker “Şu an sakin…
” diyor ama grafik arka planda halay çekiyor. Bir de sosyal medyada “Her şey düzelecek” diyen ekonomi guruları var: “Sabredin, bu da geçer.” Sanki grip olmuşuz. Ekonomide serum taktırıp eve yollayacaklar gibi. Ama millet olarak uyum yeteneğimiz yüksek. Dün 50 TL’ye pahalı dediğimiz şeye bugün 150 TL’ye “Fena değilmiş.” diyebiliyoruz. Enflasyonla psikolojik savaşımızda son durum: Stockholm sendromu “Ekonomi versiyon 2.0”. Yine de umudu kaybetmiyoruz.
Çünkü Türk halkı olarak, krizlerde bile gülebilme yeteneğimiz var. Ekonomik tablo ne kadar karışık olursa olsun, biz yine kahvemizi alır, “Bu ay nasıl geçti anlamadım.” deyip geçeriz. Sonuç olarak: Ekonomi biraz bize benziyor… Dışarıdan bakınca karmaşık, içeriden bakınca biraz komik, arada sinir bozucu… Ama ne olursa olsun, bir şekilde yoluna devam ediyor. Haftaya görüşmek üzere, fiyatlar artmazsa tabii… Yazar ; Ergün DOĞRU