2025, takvim yapraklarında hızla ilerleyen ama zihnimizde “bir şeyler eksik kaldı” duygusuyla
hatırlanacak bir yıl oldu. Teknolojinin baş döndürücü hızla geliştiği, yapay zekânın hayatın
neredeyse her alanına sızdığı; buna karşın insanın gündelik dertlerinin pek de hafiflemediği
bir yıl… Dünyada savaşlar, ekonomik belirsizlikler ve iklim krizinin daha görünür hale gelmesi, 2025’i
umut ile kaygının iç içe geçtiği bir yıl haline getirdi. Bir yandan dijital dönüşüm çağ atlatırken,
diğer yandan temel sorunları hâlâ “gelecek yıl
çözeriz” rafına kaldırdık. Ekonomi: Rakamlar Konuştu, Vatandaş Dinledi 2025’te ekonomi, manşetlerde büyüme, sokakta ise geçim mücadelesi olarak kendini gösterdi. Enflasyon kelimesi artık sadece ekonomistlerin değil, pazarda filesini doldurmaya çalışan herkesin gündemindeydi. Tasarruf, lüks değil zorunluluk oldu. İnsanlar geleceği planlamayı değil, ay sonunu getirmeyi konuştu. Teknoloji: Yapay Zekâ Yükseldi, İnsan Yoruldu 2025, yapay zekânın “yardımcı” olmaktan çıkıp “karar verici” olmaya yaklaştığı yıl olarak tarihe geçti. İş dünyasında verimlilik arttı, ancak aynı hızda “acaba ben gereksiz miyim?” sorusu da büyüdü. Teknoloji ilerledi ama insanın kaygıları da onunla birlikte güncellendi. Toplum: Gürültü Çok, Diyalog Az Sosyal medyada herkesin bir fikri vardı, ama dinleyen pek yoktu. 2025, konuşmanın arttığı; anlamanın ise geride kaldığı bir yıl oldu. Kutuplaşma, sadece siyasette değil, gündelik hayatta
da kendini hissettirdi. Aynı şehirde yaşayanlar, farklı dünyalarda yaşıyormuş gibiydi. İklim ve Kentler: Alarm Zilleri Daha Yüksek Sesle Aşırı sıcaklar, ani yağışlar ve doğal afetler 2025’te “istisna” olmaktan çıktı. Kentler büyüdü ama nefes alamadı. Trafik, betonlaşma ve plansızlık; modern hayatın kaçınılmaz bedeli gibi sunuldu.
Oysa sorun kaçınılmaz değil, ertelenmişti. Peki Ne Öğretti 2025? 2025 bize şunu öğretti: Hızlanmak ilerlemek değildir. Teknoloji çözüm üretir ama vicdan üretmez. Ve en önemlisi, sorunlar konuşuldukça değil, yüzleşildikçe azalır. Yeni yıla girerken belki de daha büyük hedeflere değil; daha doğru sorulara ihtiyacımız var. Daha az gürültü, daha çok akıl. Daha az erteleme, daha çok sorumluluk. 2025 geride kalıyor. Sorulması gereken soru şu: Biz gerçekten ileri mi gittik, yoksa sadece koştumu? Yazan ;ERGÜN DOĞRU